okan bayülgen'in 4 şubat tarihli programı

hala o bildik basit önermeden bahsediliyor, 'gazete okumuyoruz, kitap okumuyoruz' deniliyo ama en nihayetinde 'okusak noluyor, okumak anlamak mıdır, okuyunca büyük adam olunur mu' gibi hiperfonik sorular sorulmuyor. Sadece bu bile gösterir ki yukarıda bahsi geçen 'okumuyoruz miirim' serzenişli teori yanlış. Ama nedense ısrar üzerine israr ediyor, anlaşılmadığını sanıp teoriyi tekrar ederek ispat etme telaşına kapılıyoruz. Yer yer kendini yerlere atıp tepinenlerimiz bile çıkıyor.

Okumuyoruuuuuzzz işteeeeeee aaaguuuuuuuuğğğğ! (okan bayülgen'in 4 şubat tarihli prog. özeti)

Okumak ve okumak şeklinde bir dönemin çok önemli olgusuna şapka çıkartan cenah, sanırım aynı yıllara ait beyin çipini, loblarının birinin içinde unutmuş. Bence bu ihtimali işaretleyen çok ciddi belirtiler de var. Mesela bu tipler, 'lan 2000 yılında şöle şöle demiştim, şimdi çıkıp da böle böle dersem, beni böle şöle anlarlar, en iyisi bunu o zaman şöle böle söleyim' gibi bir yaklaşımları var. Sabah akşam gece ve gündüz hep aynının çılgınlığına tesadüf ediyoruz. Şimdi de dış politikada, benzer bir aynılık çılgınlığı yaşanıyor. Dikkat ettim şu bizim brükrat tipli eski büyükelçilerimize, söyledikleri özetle yine aynı. Tutum ve tavır da ha keza...
- Amerikaya rağmen ortadoğuda birşey yapılamaz.
- Aman ha amerika var, sakın ha.
- Amerika, türkiye gibi önemli bir devleti yabana atamaz
- Türkiye, amerika için ortadoğuda vazgeçilemez bir ülkedir.

Bey efendiler yakalarına taktıkları 'papyon'la, bu ülkenin dinamiklerinden, bu ülkenin taşının ve topraklarından ve hatta karacaoğlandan bahsedebiliyo. Mutlak bir kuklalık düşünürlüğüdür bu. Birilerine gönderme yapmak, birilerinin de aynı bizim gibi dediğinin altını çizmek gerekir. Zira 'ben' denilenin öznel bi düşüncesi yoktur. Ve dikkat edin bu yüzden hemen hemen tüm forumlar kopi pest ile doludur. Bilmiyorlar ki dönüşüyo herşey ve değişiyo. 'Artık yeni bir şey söylemek lazım' cümlesi sürekli bir denklemdir. Okumak ve okumamak bu sürekli denklemin neresine düşer, nerelerine sirayet eder sen siktir et okan. Ona bun adil çıkarman yetmez, götünü de aç seyretsin millet...

Yine de kullanıcıların neyi anlayıp neyi anlamyacakları kendileri tarafından belirlenecek. Yani birilerine eminim ki bişeyler olucak. Öyle ya da böyle bir zaman dilimine denk gelicek, o şey olucak. İspatı tüm kullanıcılardır. İspatı benim. Lisedeyken mesela tamam notlarım fena değildi, zeki bir öğrenciydim ama çok salaktım. Fakülte yıllarım da olağanüstü değildi. Öyle insanların yanında öyle potlar kırdım ki akıllara zarar. Öyle boktan yazılar yazdım, öyle saçma sapan şeyler söyledim ki bilsem onları söyleyen benle, arkadaşlık bile etmezdim :) Ve bu ispat eminim ki sadece bana ait değil. En mükemmel zannedilen yazarın, en büyük şairin bile saçmaladığı şiirler yazılar var. Zira hayat süreklidir. Hiç bir film, sarıldığı makaralarını söküp içindeki fotoğrafa zoom yapılarak seyredilmez. Yani okunsun okunmasın birilerine bişeyler olucak ama sadece olana isabet edicek şeyler bunlar. Ve o isabetten sonra daha da eğlenceli geçicek konuşmalar. Zira yazarın bile göremediği yerlere okuyucu işaret eder. Hatta bazen yazar, sadece okuyucudan aldığı en ankut feyzden yola çıkarak yazar. Bütün zamanların hemen hemen tüm filmlerinde, en umulmadık karakterden gelmiştir düğümün çözümü. Bir angut kullanıcının düğüm aklında yokken ve gökyüzünü seyrederken mesela aniden 'yıldız kaydı' demesi, zeki jönün kafasında şimşek çakmasına neden olur. Tamam okumayanlar salaktır amenna, ama salaklarında bi ederi var hayatımızda. En azından varlar. Ve aslında okan'ın yaptığı gibi zamanı durdurarak, çekilmiş karelere bakılırsa herkes salak çıkacaktır..!

Yorumlar