Salakların Önde Gideni

Aslolan taraf, "mutlak doğru"nun tarafıdır.

Kimlik, kişilik, sevi ve ideolojilerle belirlenmiş taraftarlık, mutlak doğrunun subjektif dallarından ibarettir. Mesela "ahlak" kavramı da mutlak doğrular arasında yer alır. Kısaca belirlemek istersek, hiç bir kullanıcı "ahlaksızlık" ilkesinden hareket edemez / etmez. Bu yüzden ahlak mutlak doğrudur. Ancak kullanıcı ahlaklılığı temel alıp, içine subjeftif kriterler doldurup, -dileyen üzerine kaşar rendeler- erdem diye ortaya çıkamaz. Çıkarsa bu, subjektif ahlak olur ki kullanıcı mutlak doğrudan yana değil, kişisel dürtülerinden yana sayılır. Bu tip kullanıcı, zaman içinde o erdem donunun aşşaya çekilmesiyle, bir anda görüverir ebesinin ahlakını..! Zira hindistanda ineğe tapan kullanıcılar ile gelen misafirlere karısını ikram eden eskimolar da en az sizin kadar ahlaklıdırlar. Bu gibi örnekleri çoğaltmak da mümkündür.

İnanmak kavramı da mutlak doğrudur ancak bunu, daha uzun bir alanda dillendirmek isterim.

Akıllı olmak, sırf şekli manada her kullanıcıda bir akıl bulunduğuna göre, her kullanıcı akıllıdır şeklinde izah edilir ki günümüz türkiyesinde hemen hemen tüm kavramlar bu türlü şekli manalarda izah edilmiştir. Yani elbette rasyonel varlık bir göstergedir. Ancak akıllı olmak, okuma yazması olmakla hemen hemen aynı hata payında değerlendirilmiştir. Okur yazar olabilirsiniz ama okuduğunuzu anlamak saatlerinizi alabilir. Kafa tasınızın içinde bir beyin bulunabilir ama bu akıllı davranışlar sergiliyor olduğunuz manasına gelmez. Dolayısıyla ideoloji, sevi, din ve ahlak gibi kavramları üzerinden göndermeler yapmak, analizler yapmak, davranış kalıpları temellendirmek ve bu kavramlara göre taraf belirleyip uygulamaya dökmek, temel algoritmaya cuk diye otururken, aniden yalnızlaşmasına da hizmet eder kullanıcının. Zira her taraftan donunu aşşaya çekiştiren yaklaşımlarla karşılaşır. Donunun aşşaya çekiştirilmesi rasyonel olduğu gibi böyle bir çekiştirme olmadan da bu his tavan yapabilir. Örnek: Bir tv programında AKP eleştirisi yapan Doç. Dr. Nuray Mert'e, Bursa Belediye başkanı: "akp karşıtları bizi bölmeye çalışıyor" iddiasında bulunmuştur. Bu gibi tanımlama, teşhis etme ve hislerle oynama gibi kavramlar, mutlak doğrunun anlaşılmayan yaklaşımlarla tayin edilmesinden kaynaklanır. Hadi nuray mert gibi delikanlı olup, daha amiyane söyliyelim: Bu gibi kullanıcılara her yerde, "salakların önde gideni" denir.

Yorumlar

amca ben bu yazıda lider pozisyonda olabilir miyim?
"Blogların Mugam Ulduzu, seni
dilemekden doymayiram. ALLAH seni pis nezerden gorusun."

azerbaycandan bile okurum oldu olm. Şöhret basamaklarını ağır ağır çıkıyorum:)
bırak olm çakma o :)inanma sen ona
Adsız dedi ki…
''Mutlak doğru, hangi açıdan, hangi şartlar altında bakılırsa bakılsın, doğru olandır.' kavramından yola çıkarsak, evren, sürekli bir değişim içindeyken; mutlak doğrunun varlığından söz edilebilirlik de biraz muğlak görünüyor.

Mutlak doğruyu bulabilmek için ortaya çıkan felsefe ilminde bile "mutlak doğru yoktur" diyen felsefistler türemiştir. Bi kısım felsefistler mutlak doğru yoktur derken, bi kısmı da neyin mutlak doğru olduğunu irdelerken kafayı sıyırmışlar, hatta belki de mutlak doğruyu Etna'nın içinde aramışlardır :)

Mutlak doğruya; doğru olarak bilinen/görünenlerin en doğrusu, tek doğrusudur desek bile bilinen doğruların doğruluğundan şüphe edilebileceği gerçeğiyle karşı karşıya kalındıgından, bu durum yine içinden çıkılmaz bir hale gelir.

Sadece felsefe değil, din daha doğrusu dinler de mutlak doğruya ayrı ayrı yorum getirmişlerdir. Bu yüzden kimileri deist, kimileri ateist, kimileri de dinci olur. Zaten düşünebilen hayvan olmak da -farklı farklı loblara sahip olduğumuz için- bunu gerektirir.

Aklın olduğu yerde salaklık olmuyosa mutlak doğru nedir?

"Bilimde gerçek yalnızca bir an'dır." (Russell)
adsız ismini görür görmez aklıma nihat atsız geldi. Bu yüzden sana nihat diycem.

aklın olduu yerde salaklık olmuyorsa, -ki salaklık akıl olduğu için salaklıktır, bu yüzden balıkların unutkanlıklarına hiç bir balık gülmez mesela- mutlak doğru nedir diye sormuşsun. Ancak mutlak doğruyu zaten kendince tanımlamış birisi, neden mutlak doğru nedir diye sorar ki? Atını almadan git nihat.
azeri olan arkadaş bumu :) şive benzemiyo hiç
nihal olmayan adsız dedi ki…
köprülü mehmet paşanın okuma yazması yoktu. kendi devrinin büyük devlet adamlarından biriydi. Padişah henüz küçük yaşta olduğundan, onu sadrazam yapan kişi valide sultan olmuştur.
okuma yazmanın zekayla veya beceriyle, bilgiyle birebir karşılık bulmadığı bir zaman dilimi.
tabi şu da var, bu kararı veren kişi, hayatını haremde geçirmiş bir kadın :)
nihal olmayan adsız da kim? nihat diil miydi onun adı? penny olm bak 1 nisan şakasıysa bu geçti olm, 1 nisan mı kaldı mal :) Zaten sana uyup blogu aktifleyende kabahat:p
olm tamam bir okuyucun var ama bu kadar heyecan yine yapıyon :)
zaten bende bana yorum yapam mhmn nin sen oldunu düşünüyom :P
nihal olmayan adsız dedi ki…
mhmn da benim :))
kim sin sen, ağızımıza bir parmak bal çalan kullanıcı...
olm belli ki ortak bi hayranımız. Ellemiyelim yazsın. raiting raitingtir. Şüphesiz bunda bazı ibretler vardır :)