Gerçek Münzevi

Daha önceleri de sık sık aklıma takıldığında buraya yazmıştım ama bunun da bi paradoks olduğunu her defasında söylemeye çalışmıştım. Buraya neden yazdığımının cevabını bile buraya yazmak...

Aşk bu mu, sevda bu mu, hayat bu mu? Evet bu. Ki herşeyin aslında çok basit bir döngüseli olduğuna işaret eden bi sıfattır bu. Ve bu yüzden bunları burda yazıyorum. Bu yüzden insankızları bile bile sorular sorup çaresizliklere kapılıp, sonra aniden umutlanıp tekrar umarsızlıkla haykırıyorlar. Ya da bütün bu döngüsellik kendiliğinden oluyo. Allah böle istediği için insankızlarının böle davranmaları önermesi ise ancak inanmış kulların esin kaynağı olabilir. Ki bu bile ayrı bir döngü kaynağıdır. Hala bilimi bilim teknik dergilerinden takip etmek, 65 yaşında yeşil ördek masalları okumaya benziyor. Ama insankızları böyle takip ediyor gerçekleri, münzevi bir yaşamdan imbikleyerek elde ediyorlar. Bu ise "duydun mu nebahat hamileymiş" söylencesinden öteye geçemiyor.

Günümüzde yaşayan filozoflar için, "bar filozofu" yakıştırmaları da sanırım bu söylencelerden ibaret kalan insankızlarının fazlalığını ifade etmekte. Tabi bunda "eskiye dönelim", "neydi o eskinin filozofları" gibi atıl bir bataklığın içinde çamur banyosuna bayılan domuzların hikayesi de bulunur. Çamur banyosu yapmak domuzluğun doğasında var olduğundan, insankızının doğasının bundan şikayetçi olması ancak ve ancak münzevi bi hayatın içindeki damar hastalığını ifade eder. Dünyanın hemen hemen tüm denklemleri, bir yandan aynı münzeviliğin kalıpları dahilinde aynı bilim teknik dergileri okuyarak, aynılığın damarına sürekli eter şırıngalarken, beri yandan da yeniliğin yoksul mekanlarında takılı serumlarını tek tek çıkartıyor. Zizek'in de dediği, batının doğuya bakışındaki temel argümanın paradosk olması önermesi eksiktir. Bir yandan inancın münzeviliğini eleştirirken aynı münzevilikle mesela The Truman Show gösterilebiliyor. Birbirinin aynısı olan komşular, birbirinin aynısı olan tripleksler ve birbirinin aynısı olan putsal bir inancın gelenekselleşmiş pıhtıları içindeki alışverişler... Bunlar ancak ve ancak tüm dünyanın paradoksları olabilir.

Gerçek, ifade edilegelen değildir. Hele hele "miş" gibilerle ifade edilegen hiç değildir. Dolayısıyla hemen her konuda bilgi birikimlerin ifşası sırasında akla gelen isimler, sanal dünyanın zihin üzerindeki etkilerinden ibarettir. Oysa algıdaki seçicilik anlaşıldığı andan itibaren yeni bir seçilik oluşmaz. Şu halde gerçekliğin, münzevilik içerisinde olması imkansızdır. Yani sürünün içinde kalarak gerçeğin peşindeyim diyenler sadece gölgesine ateş eden redkit'i hatırlatır. Bugünkü bilgilerimize göre dünya, fluluk tarafından beslenen boktur. İnsankızları da bu fluluğun bok böcekleridir. Ama ben de sürüye bi şekilde dahilim, fakat bunu "ben de bir bok böceğiyim" dediğim için söylemiyorum. Meralar da sürüye dahildir.

Yorumlar