Türevi Alınmış Tiplerle Hayata Domates Fırlatmak

artık sadri alışık kılıklı tipler kalmadı maalesef. türevi alına alına mıncıklanmış bok yığınına döndü delikanlılık tripleri... artık gülden karaböcekle hale soygazi karışımı sarışınlar da kalmadı. aybeay özgürleştikçe kadınlar, aybaşı halleriyle reel hayatın kanlarını evlerinin her yanına bulaştırdılar.

hangi yana bakış fırlatılsa bakışlardan esin muğlak kavramlar oluşturuldu. mesela bir kez sarılan çiftler doymadan ayrılmak üzerine şarkılar bestelediler. sanki 100 kez sarılsalar doyacaklarmış gibi. haliyle de zamansız oldu bütün ayrılışlar. oysa zamana bıraksalar, zamanı gelince herkes kendiliğinden ayrılacaktı..!

edimler, fiilsiz cümlelerin zart diye belirmesi gibi ayrıldı ana kütleden. vicdanın kıytırık seyrüseferinin bile esamesi okunmaz oldu. vaaz edenler üçe beşe ayırırken her konuyu, vaaz edenleri dinleyenler de atomlarına parçaladılar egemenliklerini. mesela, 'ulen o elindeki kadehi yere çalan sensin işte' diyemedi kimse. nihayet sadri alışık elindeki kadehi duvardaki resme fırlatırken, içeri giren hale soygazi aynı anda şoka girdi. Derken şok, haleden çıkıp sadriye girdi. Sonra hızla yaşlandılar ve sadrinin oğlu borusana girdi.

onu bunu bilmem ben. bu beyin aleyisselam kullanılmamak üzere kafa tasının içinde bulunuyor olamaz. eğer o soda şişesini kırarsan, ne bok yediğini bilmediğin anlaşılır. ve ne bok yediğini bilmeyen insankızlarıyla bezenmiş yaşamda, hayatta kalma adı verilen luna parkı, reel bi mücadeleye dönüşür. ve allah muhafaza duvarda kırılan kadehten seken bi cam göze girer de kör olur vicdanla akıl. keşke biletini aldığımız oyunun bi sahnesi olsa da domates biber fırlatarak yaşasak.

Yorumlar

Adsız dedi ki…
"amman bu ifadeyi bozmayın, bizim memlekette şaşkınlık yaraşır adam olana"
miskin haşmet
tam olarak mesajını anlayamadım ama sanırım bu türk filmi repliğindendir. :)